Bağlanma doğuştan
var olan, yaşam boyu etkinliği devam eden, yaşama uyum sağlamayı, güdülenmeyi,
toplumsallaşmayı sağlayan sistemdir. Tehdit karşısında fiziksel ve duygusal
güvenliği düzenler. Bizi çaresizlik ve anlamsızlık duygularından korur. Yetişkinlik
döneminde kişiler arası ilişkilerde bir yol haritası oluşturur.
Yenidoğanın
yakınlık arayışı ve sosyal ayrılığa tepkisi prosedürel bellekte kodlanırlar ve oluşturduğu
bağlanma stili daha sonraki yaşantılar için bir şablon oluşturur. Yaşamı
boyunca bireyin çift ve ebeveyn olma davranışlarını bu şablon (bağlanma stili)
düzenler.
Bağlanmanın ve
yakın ilişkilerin nörobiyolojisiyle ilgilenenler beynin deneyimle şekillenen
sosyal bir organ olduğunu varsayarak beynin deneyimle nasıl şekillendiğini
araştırmaktadır. Bu noktada aklımıza takılan sorulan şunlardır:
Sosyal beyin hangi ağlardan
oluşur?
Beyin ilişkilerle nasıl tekrar
tekrar yapılanmaktadır?
Beyinler an-be-an etkileşimlerde
birbirini nasıl düzenler?
Ebeveynler, terapistler ve
eğitimciler nöroplastik süreçleri nasıl etkinleştirmektedir?
İzolasyon, stres ve travmanın
sosyal beyin üzerindeki etkileri nelerdir?
İlişkiler hangi süreçler
vasıtasıyla zihinsel hastalıklara neden olur ya da onları tedavi eder?
Kişilerarası
deneyimlerle beynin yapılanması arasındaki bağlantıdan dolayı, beynin nöral
altyapısının oluştuğu erken dönemdeki bakımveren-çocuk ilişkisi özellikle
önemlidir. Bakımverenlerin bize sunduğu bakım, fiziksel ve psikolojik açıdan
sağlıklı olmamızı sağlarken, uygun bakımın olmadığı ortamlar hastalıkların ve
zihinsel sorunların yolunu açar.
Peki yaşantılar, hangi mekanizmalarla
sinir sisteminin yapı ve işlevini etkilerler:
1. Anatomik
değişiklikler (yeni sinapslar, vs)
2. Nörokimyasal
değişiklikler (örn dopamin üretimi)
3. Metabolik
değişiklikler (örn glikoz tüketimi) yoluyla bu etki gerçekleşmektedir.
Beyindeki
büyüme patlaması ilk 24 ay içerisindedir. Bu dönem bağlanma ilişkisinin olduğu
döneme denk geliyor. Bağlanma ilişkisi birçok kişinin görüş birliğine vardığı
gibi beyin gelişiminin önemli bir örgütleyicisi ise, o zaman bağlanma ilişkisinin
önemi sırf temel güvenlik hissi sağlamanın ötesindedir. Beynin gelişimi sadece
genetik olarak kodlanmış değildir. Muhakkak başka bir beyin ile iletişime
geçmesi gerekir. Annenin sağ yarım küresinden çıkan çıktılar bebeğin sağ yarım
küresine girdi olarak girer. Bebek bu girdileri şablon olarak kullanarak, kendi
sağ korteksinde yer alan devreler aracılığıyla duygularını düzenlemeyi
geliştirecektir. Bu şekilde çocuğun ilk ilişkisi yani annesiyle ya da
bakımverenle kurduğu ilişki, çocuğun duyguları işleyen sağ beyin yarıküresinin
devrelerinde şablon görevi görür. Böylece daha sonraki bütün ilişkilerinde
bireyin uyumlanabilme veya uyumlanamama kapasitelerini
şekillendirir. Erken dönem çocuklukta annenin çocuğun “destekleyici
korteksi” olduğu söylenmektedir. Bu alışverişler esnasında anne kendi beyninden
çocuğun beynine “programlar indirmektedir.
Bebeklikte
bakımveren kişiyle sağlıklı bağlanma gerçekleştiğinde beyinde nöronlarımız
arasında olan etkileşim, yetişkinlikte de devam eder. Etrafımızdaki kişilerle
etkileşimimiz nöronlarımız arasında yeni bağlantılar kurulmasına yol açar.
Özetle; Beyinlerimiz
başkalarıyla birlikte olmanın gücüyle şekillenir. Bunun en önemli
olduğu dönem de bebeklik dönemidir.
Yorumlar (0)
Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.