Prof. Dr. Lale Gönenir Erbay

Randevu Hattı

0530 977 42 64

Bize Yazın

info@laleerbay.com

BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ

Bağlanma doğuştan var olan, yaşam boyu etkinliği devam eden, yaşama uyum sağlamayı, güdülenmeyi, toplumsallaşmayı sağlayan sistemdir. Tehdit karşısında fiziksel ve duygusal güvenliği düzenler. Bizi çaresizlik ve anlamsızlık duygularından korur. Yetişkinlik döneminde kişiler arası ilişkilerde bir yol haritası oluşturur.

Yenidoğanın yakınlık arayışı ve sosyal ayrılığa tepkisi prosedürel bellekte kodlanırlar ve oluşturduğu bağlanma stili daha sonraki yaşantılar için bir şablon oluşturur. Yaşamı boyunca bireyin çift ve ebeveyn olma davranışlarını bu şablon (bağlanma stili) düzenler.

Bağlanmanın ve yakın ilişkilerin nörobiyolojisiyle ilgilenenler beynin deneyimle şekillenen sosyal bir organ olduğunu varsayarak beynin deneyimle nasıl şekillendiğini araştırmaktadır. Bu noktada aklımıza takılan sorulan şunlardır:

Sosyal beyin hangi ağlardan oluşur?

Beyin ilişkilerle nasıl tekrar tekrar yapılanmaktadır?

Beyinler an-be-an etkileşimlerde birbirini nasıl düzenler?

Ebeveynler, terapistler ve eğitimciler nöroplastik süreçleri nasıl etkinleştirmektedir?

İzolasyon, stres ve travmanın sosyal beyin üzerindeki etkileri nelerdir?

İlişkiler hangi süreçler vasıtasıyla zihinsel hastalıklara neden olur ya da onları tedavi eder?

Kişilerarası deneyimlerle beynin yapılanması arasındaki bağlantıdan dolayı, beynin nöral altyapısının oluştuğu erken dönemdeki bakımveren-çocuk ilişkisi özellikle önemlidir. Bakımverenlerin bize sunduğu bakım, fiziksel ve psikolojik açıdan sağlıklı olmamızı sağlarken, uygun bakımın olmadığı ortamlar hastalıkların ve zihinsel sorunların yolunu açar.

Peki yaşantılar, hangi mekanizmalarla sinir sisteminin yapı ve işlevini etkilerler:

1.      Anatomik değişiklikler (yeni sinapslar, vs)

2.      Nörokimyasal değişiklikler (örn dopamin üretimi)

3.      Metabolik değişiklikler (örn glikoz tüketimi) yoluyla bu etki gerçekleşmektedir.

 

Beyindeki büyüme patlaması ilk 24 ay içerisindedir. Bu dönem bağlanma ilişkisinin olduğu döneme denk geliyor. Bağlanma ilişkisi birçok kişinin görüş birliğine vardığı gibi beyin gelişiminin önemli bir örgütleyicisi ise, o zaman bağlanma ilişkisinin önemi sırf temel güvenlik hissi sağlamanın ötesindedir. Beynin gelişimi sadece genetik olarak kodlanmış değildir. Muhakkak başka bir beyin ile iletişime geçmesi gerekir. Annenin sağ yarım küresinden çıkan çıktılar bebeğin sağ yarım küresine girdi olarak girer. Bebek bu girdileri şablon olarak kullanarak, kendi sağ korteksinde yer alan devreler aracılığıyla duygularını düzenlemeyi geliştirecektir. Bu şekilde çocuğun ilk ilişkisi yani annesiyle ya da bakımverenle kurduğu ilişki, çocuğun duyguları işleyen sağ beyin yarıküresinin devrelerinde şablon görevi görür. Böylece daha sonraki bütün ilişkilerinde bireyin uyumlanabilme veya uyumlanamama kapasitelerini şekillendirir. Erken dönem çocuklukta annenin çocuğun “destekleyici korteksi” olduğu söylenmektedir. Bu alışverişler esnasında anne kendi beyninden çocuğun beynine “programlar indirmektedir.

Bebeklikte bakımveren kişiyle sağlıklı bağlanma gerçekleştiğinde beyinde nöronlarımız arasında olan etkileşim, yetişkinlikte de devam eder. Etrafımızdaki kişilerle etkileşimimiz nöronlarımız arasında yeni bağlantılar kurulmasına yol açar.

Özetle; Beyinlerimiz başkalarıyla birlikte olmanın gücüyle şekillenir. Bunun en önemli olduğu dönem de bebeklik dönemidir. 

Yorumlar (0)

Whatsapp Yaz!
Tıkla Ara!