Depresyon,
sık görülmesi, bireyin
yaşamı üzerindeki olumsuz
kısıtlayıcı et- kileri, aile
ve yakın çevre üzerindeki olumsuz etkileri, yeterince tanına- maması ve etkin bir biçimde
tedavi edilememesi gibi nedenlerle önemli bir
toplum sağlığı sorunu olmaktadır. Depresyondaki hastalar geleceklerini planlayamaz. Geleceğe yönelik planlardan söz etmezler. Depresyon, bir elem hali,
bireyin kendi geleceğini planlayamaması ve eyleme geçememesi ile karakterize bilişsel bir bozukluk
olmaktadır.
Yaklaşık 50 yıl önce Aaron T. Beck ve ark.nın, depresyon hastalarının bilişsel süreçlerinde olumsuzluklar olduğu
gözlemleri üzerine ortaya çıkmış olan bilişsel terapi, halen üzerinde en fazla çalışılan ve en etkili
psikoterapi şekli olarak yükselişini korumaktadır. Bilişsel terapinin
savunduğu başlıca tez; bir olay hakkındaki bilişsel bakış açısının,
insanlardaki birçok duygu ve davranışın birincil belirleyicisi olduğudur. Dolayısı ile depresif
semptomatoloji, olumsuz bilişsel
yargıların bir sonucu olarak, işlevsel olmayan tutumlar, kendilik, dünya ve geleceğe yönelik olumsuz otomatik düşünceler
ve bilgiyi işlemede yapılan hatalarla bağlantılıdır. Bu modele göre depresyonun ortaya çıkmasında kalıtımsal,
çevresel ve biyolojik etkenler rol oynar. Ancak başlatıcı neden ne
olursa olsun durumun sürmesinde düşünce yapısı ve bakış açısı önemli bir et- kendir. Bu varsayımlara dayalı geliştirilen bilişsel terapi modeli,
hastanın hatalı bilişlerini ve bunları besleyen davranışlarını değiştirmeye
dönüktür. Gelişimi bilişsel terapi ile zamansal
olarak kesişen davranışçı kuram ise benzer bir gelişim süreci takip etmiştir.
Sonuç olarak Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) başlangıçta birbirinden ayrı olarak gelişen
Bilişsel ve Davranışçı kuramlar üzerine kurulmuştur. Bu iki kurama
ait öğeler zamanla
birleştirilerek bir terapötik model oluşturulmuştur.
Etkinlik Kanıtları
Çok sayıda bilimsel araştırmayla geçerliliğinin ve etkinliğinin kanıtlanmış olması nedeniyle, BDT terapötik
müdaheleler içinde öncelikli ve özel bir yere sahiptir. Bilişsel davranışçı terapiyi karşılaştıran
ilk çalışmadan itibaren ilaç tedavisi ve BDT’ nin birlikte uygulandığı kombine tedavinin diğer tedavi
protokollerinden daha üstün olduğu bildirilmiştir. Farklı çalışma sonuçlarına rağmen bilişsel
terapinin en önemli farkı tedavi edebilirliğindeki üstünlükten ziyade depresyonda yinelemeleri önleme konusundadır.
Çalışmalarda bilişsel terapi veya kombine tedavi
(BDT+farmakoterapi) alanlarda yinelemelerin daha az olduğu açıkça
gösterilmiştir.
Bilişsel Davranışçı
Terapi
Uygulamalar
Depresyonun bilişsel davranışçı terapi ile tedavisinde olumlu sonuçlar
ancak terapi eğitimi almış, bilinçli terapistlerce elde edilebilir. Öncelikle
terapistin depresyonu iyi tanıması ve tanı koyabilmesi önemlidir. Depresyonu tanımlarken hastanın intihar riskinin
belirlenmesi, yatarak ya da ayaktan tedavi yöntemlerinden hangisinin
uygun olduğuna karar verebilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra hastanın ilaç tedavisine ihtiyacı olup olmadığının saptanması
gerekmektedir.
Bilişsel davranışçı terapi, kişiye özel olmasına rağmen uygulamada dikkat edilmesi gereken
belirli ilkeler vardır.
1)
Bilişsel terapi, hasta ve onun sorunlarının bilişsel açıdan sürekli gelişen formulasyonuna dayanmaktadır
2)
Bilişsel terapi, terapötik
ittifak gerektirir.
3)
Bilişsel terapi, işbirliğini ve aktif katılımı vurgulamaktadır.
4)
Bilişsel terapi, sorun ve hedef odaklıdır.
5)
Bilişsel terapide, tüm hedefler başlangıçta
vurgulanmaktadır.
6)
Bilişsel terapi, hastayı kendi terapisti olması için eğitir
ve nüksü önlemeyi vurgular.
7) Bilişsel terapide seanslar sınırlı
bir
süreye sahiptir.
8)
Bilişsel terapi seansları
yapılandırılmıştır
9)
Bilişsel terapi,
hastalara disfonksiyonel düşünce ve inançlarını tanımayı, değerlendirmeyi ve
bunlara cevap vermeyi öğretir.
10)
Bilişsel terapi, düşünce, duygu ve davranışı değiştirmek
için çeşitli teknikler kullanır.
Yorumlar (0)
Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.