Kişinin
ciddi bir hastalığa sahip olduğuna dair sürekli, aşırı ve yersiz endişe duyduğu
bir ruhsal durumdur. Bazen hiç belirti yoktur, bazen de bazı belirtiler olsa
bile kişi bu belirtileri olduğundan fazla abartıp kötü bir hastalığı olduğuna
inanır. Örneğin hiçbir belirtisi olmadan kişinin kendisinde kötü bir hastalık
olduğuna inanıp sürekli tetkik ve tahlil yaptırması şeklinde görülebileceği
gibi, mide yanması gibi basit bir semptom sonrası kişinin kendisinin mide
kanseri olduğuna inanması şeklinde de görülebilir. Kişi, hasta olduğuna dair
kanıt bulunamamasına rağmen hasta olduğuna inanmaya devam eder ve hasta
olmadığına dair kanıtları reddeder. Hastalık Kaygısı Bozukluğu olarak da
bilinen hipokondriyazis yaşayan kişiler dikkatlerini bedenlerine odaklarlar. Hipokondriazisin yaygınlığı konusunda tam bir istatistik veri olmamakla
birlikte kadın ve erkekte aynı oranda olup 40-60 yaşlar arasında ve ülkemizde
sık görüldüğü kabul edilmektedir.
Sürekli hasta olduğunu hissetme hali olarak da
özetleyebileceğimiz hipokondriazis bireyin tekrarlı düşüncelerle yoğun bir
kaygı yaşamasına neden olur. Kişi, bir hastalığı olduğuna emindir ve hiçbir
doktorun bu hastalığı ve hastalığın çözümünü bulamadığına inanır. Gösterilen
kanıtlar ve güvenceler geçici bir rahatlama sağlar ancak çok kısa süre sonra
hasta olduğuna ve anlaşılmadığına dair düşünceler tekrar zihne gelir.
Hipokondriyazis belirtilerini fiziksel ve bilişsel
olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Hastalık Hastalığının Fiziksel
Belirtileri:
Hastalık Hastalığının Bilişsel
Belirtileri:
Sürekli hasta olduğunu hisseden
bireyler, doktorlar tarafından muayene edildikten sonra elde edilen sonuçlara
inanmama veya itiraz etme eğiliminde olurlar. Bu durumda doktorların işlerinde
iyi olmadığı, test sonuçlarda bir yanlışlık olduğu, hastalık bulunana kadar bir
başka doktora daha gidilmesi gerektiğini düşünebilirler.
Hipokondriak bireyler bedenlerine
yönelik aşırı hassasiyet veya bedensel belirtilere tahammülsüzlük yaşarlar.
Fiziksel semptomlara karşı aşırı duyarlı olan bu kişiler, hafif bir belirtiyi
bile olduğundan daha ciddi olarak algılayabilirler. Örneğin normal bir kalp
çarpıntısının çok şiddetli olduğunu ve bunun bir kalp rahatsızlığının habercisi
olabileceğini düşünürler. Vücut ısılarındaki ufacık değişimlerin yüksek ateş
belirtisi olduğundan endişe edebilirler. Belirtinin olduğundan daha ciddi
olduğu algısı, bu belirtiler her yaşandığında aşırı endişe ve kaygı olarak
hastanın psikolojisini etkiler.
Kişinin hastalık hastalığından kurtulması için işlevselliğini geri
kazanması ve yaşadığı aşırı endişe ve kaygılarının son bulması için oldukça
önemlidir. Hastalık hastalığı nasıl geçer sürecinin kritik bir parçası
psikoeğitimle farkındalık kazanılmasıdır. Hipokondriazisin tedavi
yaklaşımında anksiyete bozukluklarında kullanılan bilişsel
davranışçı terapi yöntemleri kullanılmaktadır. Bu yöntemler
sıklıkla negatif otomatik düşüncelerin kaydedilmesine dayanan günlük tutma,
psikolojik eğitim teknikleri, davranışların durumunu tespit etmek
amacıyla davranışsal ödevler, kişinin rahatsızlıkla ilgili
durumlara maruz bıraktırılması aşamalarını içermektedir.
Psikoeğitim
Hastalık hastaları, yaşadıkları sürecin sebeplerini ve sonuçlarını
öğrenerek bilişsel anlamda gerçekliği daha iyi değerlendirmeye başlarlar. Ancak
hipokondriazis yaşayan kişiler geçmişlerindeki uzun ve çok sayıda doktor
ziyaretleri sonucunda sağlık personellerine güvenini kaybedebildikleri için
direnç göstermeleri de olasıdır.
Psikoterapi
Bu direncin üzerinde özellikle psikoterapi sürecinde zamana yayılmış bir
şekilde çalışılmalı ve danışanla direkt bir yüzleşme ile gerçekte hastalığı
olmadığını söylemekten kaçınılmalıdır. Aksi durumda danışanın güvensizliği
ortaya çıkabilir. Danışanın bu sonuca kendisi varması için onu destekleyerek
kalıcı bir değişim yaratılabilir. Bu amaca uygun olarak Bilişsel Davranışçı
Terapi hastalık kaygısı için ilk müdahale seçeneklerinden biri olarak öne
çıkmaktadır.
Psikoterapi birden fazla amaçla uygulanabilir. Hastalık hastalığının
temelinde bir çocukluk travması yatıyor ise psikoterapi sayesinde bu
travmaların üzerinde durulur ve büyük bir adım atılır. Aynı zamanda, hastalık
hastalığı bir kaygı bozukluğu ile eş zamanlı bir şekilde ilerliyor olabilir. Bu
durumda psikiyatrist hekimin uygun göreceği ilaçlarla kaygı seviyesi
azaltılabilir.
İlaç Tedavisi
Psikiyatri hekimleri hastalık hastasının duygudurumunu düzenlemek için ilaç
reçete edilebilir. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri olan SSRI ilaçlar,
hastalık kaygısı bozukluğunun tedavisine yardımcı olabilecek bir ilaç türü
olarak reçete edilebilir. SSRI antidepresanlar beyindeki serotonin seviyelerini
etkileyerek çalışırlar. Zamanla güçlendirici ek ilaçlarla kombinasyon
yapılabilir.
Yorumlar (0)
Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.