Prof. Dr. Lale Gönenir Erbay

Randevu Hattı

0530 977 42 64

Bize Yazın

info@laleerbay.com

PANİK BOZUKLUK TEDAVİSİ

PANİK BOZUKLUK TEDAVİSİ

Panik atak ani başlangıçlı anksiyetenin fiziksel belirtilerinin eşlik ettiği yoğun bir korku halidir. Panik atakta görülen belirtiler; çarpıntı, taşıkardi, terleme, titreme, nefes darlığı, göğüs ağrısı, bulantı, derealizasyon, depersonalizasyon, başVdönmesi, dengesizlik, sersemlik hissi ya da bayılacakmış gibi olma, kontrolü kaybetme, delirme ve/veya öleceği korkusu, uyuşma ve sıcak basmalarıdır. İlk atak genelde aniden başlamaktadır. Panik atak demek için bu belirtilerden en az dördünün (ya da daha fazlasının) ani olarak başlaması ve 10 dk içinde en yüksek seviyeye ulaştığı yoğun bir korku ve rahatsızlık döneminin olması gerekmektedir.

Panik bozukluğun esas özelliği ise tekrarlayan panik ataklardır. Kişinin tekrarlayan ataklar arasında en az 1 ay boyunca atakların tekrarlanabileceğine ya da olumsuz sonuçlarına ilişkin kaygı yaşaması (beklenti anksiyetesi) ve yaşantısında bunu uygun kaçınma davranışları ya da düzenlemeler yapması panik bozukluk olarak adlandırılır. Panik atak yaşayan kişiler o korku dolu anı tekrar yaşamak istemezler. Birkaç şiddetli ataktan sonra beklenti anksiyetesi gelişir. Beklenti anksiyetesi doğal olarak birçok yanlış çıkarsama ve inanca yol açar ve durumsal panik atakların ve agorafobik kaçınmaların çekirdeğini oluşturur. Normal popülasyonun %10 kadarı yaşamları boyunca herhangi bir dönemde en azbir panik atak geçirmiş olmalarına rağmen davranış değişiklikleri, işlevsellikte bozulma ve beklenti anksiyetesi oluşmadığı için panik bozukluk tanısı almamaktadır.

Panik bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı %1,4 ile %3,8 arasındadır. Tipik başlangıç 20’li yaşlardır. Kadınlarda erkeklere göre daha fazla görülmektedir. En sık eşlik eden durum kaçmanın güç olabileceği yerlerde korku duymak anlamına gelen agorafobidir. Diğer psikiyatrik bozuklukların eşlik etmesi (agorafobi, depresyon, diğer anksiyete bozuklukları, alkol bağımlılığı v.b) yaşam kalitesini bozmakta ve sosyal yaşamı olumsuz etkilemektedir.

Çocukluk döneminde stresli yaşam olayları yaşamış olmak, ilk panik atak öncesi stres etkenine maruz kalmak, genetik, nörobiyolojik ve nöroanatonik etkenler panik bozukluk gelişimi için risk faktörüdür.

Panik bozukluk günlük işlevsellikte bozulmaya yol açan, kronik gidişli, gidişatı hastaya göre çeşitlilik gösteren bir hastalıktır. Erken teşhis ve tedaviye başlanması hastalığın gidişatını olumlu etkiler. Agorafobinin eşlik ettiği olgularda bulgular daha şiddetli, hastalık daha uzun sürelidir. Panik bozukluk yaşa kalitesini bozar ve bu nedenle ilişki sorunları, mesleki verimde azalma ve ümitsizlik depresyona yol açmaktadır.

Panik bozukluğun tedavisinde seçici seratonin geri alım inhibitörleri (SSRI) gibi antidepresanlar, benzodiazepinler, beta blokörler ve bilişsel davranışçı psikoterapiler uygulanmaktadır. Benzodiazepinlerin uzun süre ve yüksek dozda kullanımında bağımlılık yaratma problemi nedeni ile kullanımı zaman sınırlı olmalıdır. Yapılan çalışmalar hem ilaç tedavisinin hem de psikoterapinin etkili olduğunu bildirmektedir. Ancak ilaç tedavisi ve psikoterapinin kombine halde birlikte kullanımı daha iyi yanıtlar verebilmektedir.

Yorumlar (0)

Whatsapp Yaz!
Tıkla Ara!